Türkiye’deki hukukçular, teşebbüsler
ve de tüketiciler açısından yeni olarak nitelendirilebilecek rekabet hukuku
uygulamaları, 1994 yılında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun
(“4054 sayılı Kanun”) kabulü, 1997 yılında da Rekabet Kurumu'nun kurulması ile
başlamıştır. Rekabet hukuku, Amerikan ve Anglo-Sakson hukuk geleneklerine ait
olan ve klasik kıta Avrupa’sı hukuk sistemine ters gelebilecek uygulamaları
içinde barındıran zor bir hukuk alanıdır.
Türkiye’nin göreceli olarak yeni
tanıştığı rekabet hukuku kavramı, ilk olarak 1890 yılında Amerika Birleşik
Devletlerinde kabul edilen Sherman Yasası ile defa yakın tarihte hayatımıza
girmiştir. Ancak rekabet hukukunun atası olabilecek nitelikte düzenlemelerin
geçmişi aslında 5. yüzyıla kadar geriye götürülebilmektedir. Bizans
İmparatorluğu’nun 474-475 ve daha sonra 476-491 tarihleri arasında tahtında
oturan, Adana doğumlu olan ve çeşitli kaynaklarda gerçek adı Tarasis
olarak belirtilen Flavius Zeno Augustus (“İmparator Zeno”) tarafından bugünkü
adalet bakanlığı ile içişleri bakanlığının karması ve o tarihlerde Bizans
İmparatorluğu’nun en üst düzey yasal ve idari organı olan “Praetorian Prefect”
kanalı ile İstanbul’da yayımladığıkanun maddesi bu anlamda en eski rekabet
hukuku düzenlemelerinden birisidir. Bu maddenin çevirisi şu şekildedir:
“Hiç kimsenin, giysi, balık, tarak, bakır mutfak
eşyaları ya da halkın beslenme ya da ortak kullanımı için referans olan
malların üretimini [hangi malzemeden yapılmış olursa olsun, ister kendi
yetkilisi (loncası)tarafından ister önceden yayımlanmış ya da bu tarihten sonra
yayımlanacak bir fermana veya öğretici bir müeyyideye dayanarak başka biri
tarafından yapılmışolsun] kendi tekeline alınacak kadar cüretkâr olmaması
emredilmiştir. Ayrıca, hiç kimse, yasal olmayan toplantılar veya gizli
anlaşmalar yoluyla ticarete konu olan bir malı daha evvel (tahminen meslek
erbabı olan loncalar arasında ya da merkezi otorite ile bu loncalar arasında)
üzerinde mutabık kalınandan daha az miktarda (o malın fiyatını artırmak
amacıyla) arz edemez… Kim ki tekelci uygulamalar da bulunmak için girişimde
bulunursa, o kişi bütün ve mal ve mülküne el konularak ömür boyu sürgüne
gönderilir. Yine, emredilmiştir ki meslek erbabı kişilerin (loncaların) başında
olanlar, ticarete konu ettikleri malların fiyatlarını sabitlemeye kalkışır ya da
bunun için yasal olmayan anlaşmalar yaparsa, 22.67 kilogram (50 pound) altın
(yaklaşık 2.267.000 TL) tutarında ceza ödemekle yükümlüdür…”
İmparator Zeno tarafından 5.
yüzyılda yayımlanan ve neredeyse bugün kullanmakta olduğumuz 4. ve 6. maddenin
benzeri olan düzenlemelerin yanında, yine modern rekabet hukuku uygulamalarında
yaygın olarak bulunan ve rekabet hukukunun özel hukuk alanındaki yansıması olan
üç katına kadar tazminat imkânının da geçmişi 17. yüzyıla
dayanmaktadır.İngiltere’de 1623 yılında yayımlanan ve İngiltere Parlamentosu
tarafından kabul edilen “Tekellerin Ceza Hukuku Marifetiyle Dağıtılması ve
El Koymalara İlişkin Yasa” ile ticaretin tekeller tarafından ya da genel
olarak tüm rekabete aykırı uygulamalar neticesinde kısıtlanmasından ötürü zarar
uğrayan kişilere, bu zararlarınıüç katına kadar tazmin etme imkânı
getirilmiştir. Bu yasanın dışında, yineİngiltere’de yayımlanmış olan ve
tarihleri 13. yüzyıla kadar giden çeşitli yasalar ile özellikle ale, arpa ve
buğday ticaretinin üzerinde kısıtlamalar getirilmesi ya da bunların belirli güç
grupları tarafından pazarlara ulaşmadan satın alınıp, pazarlarda yüksek fiyatla
satılması yasaklanmıştır.
Bu bilgiler ışığında, rekabet
hukukunun, aslında ticaretin olduğu her yerde karşımıza çıkan ve hangi zamanda,
hangi ülkede, hangi malın ticaretinyle ilgili olursa olsun, temel yararı
ticaretin adil ve tüketici refahını ve faydasını maksimize edebilecek şekilde
yapılmasını sağlamak olan çok önemli bir hukuk dalı olduğu görülmektedir.
Bugüne kadar verdiğim eğitimlerde
hep Türkiye’de 4054 sayılı Kanun’a benzer bir kanunun kabulünün ve Rekabet
Kurumu’nun kurulmasının aslında 1967 tarihli Ankara anlaşmasıyla, orada
olmadıysa 1982 Anayasası’nın 167. maddesi ile 1982 senesinde ve sonrasında
mümkün olduğunu ancak maalesef bunun ancak 1997’de mümkün olabildiğini
anlatmışımdır. Ancak rekabet hukukunun tarihsel gelişimini incelediğimde
gördüğüm manzara aslında Adana’lı hemşerimiz olan İmparator Zeno’nun bizzat bu
topraklarda, 5. yüzyılda, yine bizzat İstanbul’da yayımladığı Kanun’la aslında
bugün kullandığımız 4054 sayılı Kanunla neredeyse aynı kuralları içeren
düzenlemeleri çoktan yapmış olduğudur. 1967 yılından beri niye biz bunları
yapmadık diye hayıflanırken, aslında 5. yüzyıldan beri bu topraklarda olan
rekabet hukuku düzenlemelerini görünce daha önceki eğitimlerimde ettiğim “…niye
biz rekabet hukuku düzenlemelerini ve Rekabet Kurumu’nun kuruluşunu 1967
yılından beri yapmadık" cümlesini " “…niye biz rekabet hukuku
düzenlemelerini ve Rekabet Kurumu’nun kuruluşunu 13. yüzyıldan beri yapmadık”
diye revize edeceğimi belirtmek isterim.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…