Avrupa Birliği (AB) ve
Çin arasında rekabet hukuku alanındaki işbirliğinin bir anlamda başlangıcı olan
olay, AB-Çin Zirvesi sonucunda 5 Eylül 2001 tarihinde tarafların yaptığı “Ortak
Açıklama”dır. Bu Ortak Açıklamaya göre taraflar, AB ve Çin arasında kalıcı bir danışmanlık
mekanizması kurulması, bu mekanizma sayesinde AB’nin Çin’e rekabet hukuku alanında
eğitim, uzman personel değişimi, birincil ve ikincil mevzuatın oluşturulması
gibi konularda Çin rekabet otoritelerinin kapasite inşasına teknik destek
vermesi ve bu sayede iki taraf ekonomileri arasında rekabet hukukuyla ilgili
konularda şeffaflık sağlanması konusunda anlaşmıştır.
6 Mayıs 2004 tarihinde
AB Rekabet Komiseri Mario Monti ve Çin Ticaret Bakanı Bo Xilai tarafından
imzalanan anlaşma ile AB ve Çin arasında 2001 yılında rekabet hukuku alanında başlatılan
işbirliği süreci bir ikili anlaşma ile ilk defa resmiyet kazanmış ve gayri
resmi zeminde gitmekte olan işbirliği süreci sınırları taraflarca çizilen bir çerçeve
içine oturtulmuştur.
2001 yılından beri AB
ve Çin arasında rekabet hukuku alanında devam etmekte olan işbirliğinin artırılması
amacıyla yapılan ikili görüşmeler neticesinde, 20 Eylül 2012 tarihinde AB ve
Çin arasında “AB Komisyonu ile Çin rekabet otoritelerinin arasındaki işbirliği
ve bilgi paylaşımının artırılması konusunda mutabakat zaptı” (Anlaşma)
imzalanmıştır. Anlaşma kapsamında iki taraf yetkililerinin rekabet hukuku
alanındaki yeni kanun ve ikincil mevzuat değişiklikleri ve iyileştirmeleri
konusundaki görüşlerini, kartellerle mücadele alanında gizli olmayan bilgileri
ve hâkim durumun kötüye kullanılması konusunda yapılan soruşturmalara ilişkin
bilgileri birbirleriyle paylaşması öngörülmüştür. Bu sayede 2001 tarihinde bir
niyet beyanı çerçevesinde başlayan, ilk dönemlerde daha çok kapasite inşasına
yönelik işbirliği şeklinde karşımıza çıkan süreç bahse konu Anlaşma ile yeni
bir boyuta taşınmış ve bugüne kadar daha ziyade teorik alanda olan işbirliği pratik
sahaya kaydırılmıştır.
Çin’de rekabet
kurallarının uygulanmasından Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu (NDRC), Sanayi
ve Ticaret Dairesi (SAIC) ve Çin Ticaret Bakanlığı birlikte sorumludur. Buna
göre, NDRC fiyatla ilgili rekabet ihlallerinin, SAIC ise fiyatla ilgili olmayan
diğer rekabet ihlallerinin önlenmesi için faaliyet göstermektedir. Çin Ticaret
Bakanlığı ise birleşme ve devralmaların kontrolünden sorumludur.
Bu Anlaşma ile AB,
ticaret hacmi bakımından ikinci en büyük partneri olan Çin ile rekabet
hukukuyla ilgili konularda işbirliğini daha da artırmış olmaktadır. Rekabet
hukuku, serbest piyasa ekonomisi sisteminin ya da bir diğer ifade ile liberal
ekonomilerin temel direklerinden birisidir. Bugün son 15 yılda yaptığı
inanılmaz atılım ile kabuk değiştiren ve Amerika Birleşik Devletleri’nin
karşısında bir süper güç olarak Rusya’nın bıraktığı boşluğu doldurmaya en yakın
aday haline gelen Çin, bu kabuk değişimi
sonrasında merkezi-kapitalist diye nitelendirilebilecek hibrid bir ekonomik
yapıya sahip hale gelmiştir.
İlk başlarda sadece
ucuz iş gücünün bulunduğu ve bu sayede yabancı yatırım çeken vasıfsız bir
üretim ülkesi iken; neredeyse her geçen sene çift hanelerde büyüyen, çok önemli
miktarlarda dış ticaret fazlası veren, bu sayede önemli miktarda sermaye
birikimi ve AR&GE yatırımı yapabilme gücüne erişen ve hem birleşme
devralmalar yoluyla hem de sıfırdan şirketler kurarak tüm dünyaya sermaye ve
teknoloji ihracı yapan güçlü şirketlere sahip bir yatırımcı ülke konumuna gelmiştir.
Bu baş döndüren gelişim
sürecinin ardından hem Çin’e giden AB menşeli şirketlerin, hem de AB sınırları dâhilinde
faaliyet gösteren Çin menşeli ya da Çinli yatırımcılar tarafından satın alınmış
şirketlerin sayısının artması, ister istemez bu iki dev ekonomi arasında rekabet
hukukunun önem kazanan meselelerden birisi olmasını sağlamıştır. Çin’deki
faaliyetlerinden çok büyük karlar elde eden ve bu sayede kayda değer bir
ekonomik güce sahip olan Çin’li şirketlerin, bu büyük ekonomik güçlerini AB
pazarında kötüye kullanabilmeleri ya da AB sınırları içinde faaliyet gösteren Çinli
şirketlerin yapabilecekleri yatay ihlaller ile AB pazarındaki ticareti olumsuz
etkilemesi ihtimali AB’yi tedirgin etmektedir.
Bu bakımdan AB ve Çin arasında
rekabet hukuku alanında yürütülen bu işbirliğinin artırılması, hem hala
yabancısı olduğu bir kültüre ait çok önemli bir hukuk dalını benimsemeye
çalışan ve bu arada öyle veya böyle bir rekabet hukuku rejimine sahip ülkelere
sermaye ihraç etmesi nedeniyle rekabet hukuku anlamında risklere sahip olan Çin
açısından; hem de Çin’de iş yapan kendi şirketlerini korumak ve yıllardır
nafile bir çabayla rekabet kurallarına uyum anlamında ıslah edilmek istenen
Gazprom örneği önünde duran ve benzer problemleri bir de kendi sınırları içinde
faaliyet gösteren Çin’li şirketler (bir başka ifade ile Çinli ulusal
şampiyonlar) ile yaşamak istemeyen AB açısından bir kazan-kazan durumu ortaya
çıkarmaktadır.
Bakalım önümüzdeki
dönemde Asya’nın tartışmasız en büyük kaplanı ile onunla kendini ısırtmadan iyi
geçinmek isteyen AB arasında rekabet hukuku alanındaki ilişkiler bizlere neler
gösterecek? Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder