İngiltere Rekabet
Otoritesi (OFT), OFT’nin bağlı bulunduğu devlet bakanı tarafından 21.12.2004
tarihinde İngiltere Rekabet Kanununun (CA) 38(4). maddesine göre onaylanarak
yürürlüğe girmiş olan “Cezaların Uygun Miktarına İlişkin Rehber” (Rehber)
yerine, 10.09.2012 tarihinden itibaren geçerli olacak ve caydırıcılığı öncekine
göre daha yüksek olan ve orantılılık ilkesinin ceza hesaplamasının daha erken
aşamalarında dikkate alınması gibi yeniliklerin bulunduğu bir Rehber
yayımlamıştır.
Bahse konu yeni ilkelerin
kabulü ile kartellerle mücadele anlamında OFT’nin eli güçlendirilmiş ve rekabet
ihlali yapanlar ile rekabet ihlal yapmayı düşünebilecek teşebbüsler önemli
miktarlarda cezalar verilebilmesini mümkün kılınarak CA’nın caydırıcı etkisi
artırılmıştır.
Rekabet ihlali içinde
olan bir teşebbüse verilecek idari para cezasının hesaplanmasında altı adımdan
oluşan şu hususlar dikkate alınmaktadır:
1. Teşebbüsün
ihlale konu olan ilgili ürün pazarındaki cirosuna ve ihlalin ağırlığına göre
başlangıç/baz cezanın tespiti (%10’dan %30’a çıkarılmıştır, dolayısıyla baz
ceza % 0 ile % 30 arasındadır).
2. Tespit
edilen baz cezanın ihlalin süresine göre uyarlanması.
3. İlk
iki adımın uygulanması sonrası ortaya çıkan ceza rakamının ağırlaştırıcı
(ısrarlı ve tekrar eden ihlal; ihlalin kışkırtıcısı olmak; üst yönetimin ihlale
katılımı; ihlale katılmak istemeyen teşebbüslere karşı misilleme ve zorlayıcı tasarruflarda
bulunulması; soruşturma başladıktan sonra ihlale devam edilmesi; ihlalin
tekerrürü; ihlali bilerek ve isteyerek yapmak; pişmanlık başvurusunda bulunan
teşebbüse karşı ticari anlamda intikam ve misilleme girişimleri gibi) ve
hafifletici sebepler (baskı ve zorlama ile ihlale katılmak zorunda
bırakılması; araştırma konusu olan teşebbüsün/teşebbüslerin incelenen süre ve
ilgili ürün pazarında aldığı kararların/yaptığı uygulamaların bir rekabet
ihlali olup olmadığı konusundaki belirsizlik bulunması; rekabet uyum programı
olması; OFT’nin soruşturmaya başlaması ile ihlale son verilmesi; soruşturma
sürecinde OFT ile işbirliği içinde çalışılması gibi) dikkate alınarak
uyarlanması.
4. İlk
üç adımın sonrasında ortaya çıkan ceza rakamının caydırıcılık ve orantılılık
(ihlale katılan teşebbüsün büyüklüğü, finansal gücü, ihlalin niteliği,
teşebbüsün bu ihlaldeki rolü ve teşebbüsün yaptığı ihlalin ilgili ürün
pazarındaki rekabet üzerindeki etkisi dikkate alınarak cezanın aşırı yüksek ya
da aşırı az olmamasına dikkat edilmesi) ilkeleri ışığında uyarlanması.
5. Ortaya
çıkan rakamın para cezasının verildiği teşebbüsün global cirosunun % 10’nunu
geçip geçmediğinin kontrolü (% 10 tavanı kuralı).
6. Ortaya
çıkan nihai rakamın (varsa) pişmanlık ve sulh olma süreçleri ışığında uyarlanması
ve son haline getirilmesi.
OFT’nin rekabet uyum
programlarını bir hafifletici sebep olarak görmesi ve bu hususun da açıkça
Rehber’de belirtilmesi, rekabet uyum programının irili ufaklı her şirkette
olması (ve mümkünse şirket içinde olan bir eski Rekabet Uzmanı tarafından uygulanması) gerektiği
savunan benim gibiler için önemli bir gelişmedir. Ancak bu durum, OFT’nin her
rekabet uyum program sahibi teşebbüs için otomatik ceza indirimi yapacağı
anlamına da gelmemektedir. Dolayısıyla böyle bir hüküm Türkiye’de de Rekabet Kurulu
tarafından verilen idari para cezalarının hesaplanmasında bir indirim sebebi
olacaksa, bunun da belirli şartlara bağlı olması muhakkaktır. OFT’nin
yayımladığı Rehber’de, bir rekabet uyum programının, OFT tarafından verilecek
idari para cezasının hesaplanmasında bir indirim sebebi olabilmesi için;
1.
Şirket organizasyonu içinde rekabet uyum
hedefine ulaşmak ve CA ile tamamen uyum içinde faaliyet göstermek adına şirketin
en üst düzey çalışanından (CEO örneğin) en alt seviyedeki çalışanına kadar net
ve şüpheye yer bırakmayan bir iradenin ortaya konabilmesi,
2.
Rekabet uyum programı çerçevesinde söz
konusu teşebbüs için rekabet hukukundan kaynaklı risklerin tespitinin, bu risklerin
değerlendirilmesinin, bu risklerin ortadan kaldırılması için bir aksiyon alındığının
ve alınan aksiyonların sonuçlarının düzenli biçimde takip edildiğinin ortaya
konabilmesi,
şartlarını taşıması gerektiği
belirtilmektedir.
OFT tarafından yayımlanan
bu yeni Rehber ile bundan sonra OFT tarafından verilecek cezaların takdirinde, Avrupa
Komisyonu tarafından hazırlanmış olan ve 1.9.2006 tarih, C 210/2 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan “Guidelines On The Method Of Setting Fines Imposed” Tebliğiyle (AB Ceza
Tebliği) daha uyumlu bir süreç izlenmesi mümkün hale getirilmiştir.
Avrupa Birliği ya da İngiltere’deki gibi ihlale konu ilgili ürün
pazarındaki teşebbüsün toplam cirosunun % 30’una kadar bir oranda belirlenebilecek
baz ceza ile (varsa) bu teşebbüsün bağlı olduğu grubun global cirosunun % 10’nun
tavan olduğu ikili ceza sistemi Türk Rekabet Hukukunda henüz uygulama alanı
bulamamıştır. Rekabet Kurulu tarafından verilen idari para cezalarının
tespitinde kullanılan “Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem Ve Kararlar İle
Hakim Durumun Kötüye Kullanılması Halinde Verilecek Para Cezalarına İlişkin Yönetmelik”
(Ceza Yönetmeliği) kapsamında AB Ceza
Tebliği veya diğer ülke rekabet otoriteleri uygulamaları dikkate alınarak revize
çalışmaları yapılması halinde, (her ne kadar baz ceza miktarları artsa da) mevcut
Ceza Yönetmeliği’nin hukuki belirliliğin artırılmasının ve idari para
cezalarının hesaplanması sürecinin şeffaflaştırılmasının mümkün olduğunu
düşünüyorum.
İkili ceza sisteminin Türkiye’de de benimsenmesi durumunda, bahse konu %
10’luk global ciro tavanı uygulaması beraberinde “Ana Şirket Sorumluluğu” gibi
Avrupa Birliğinde de çok tartışma konusu olan bir başka mekanizmayı daha
gündemimize getirecektir. Bu da ayrı bir yazının konusudur. Bir sonraki yazıda
görüşmek dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder