İngiltere
Rekabet Otoritesi (OFT) ile Rekabet Komisyonu’nun (CC) rekabet hukuku
alanındaki ikili yapıyı ortadan kaldırmak, bu iki otoritenin kararları
arasındaki çelişkileri azaltmak, soruşturma süreçlerini hızlandırmak ve
hepsinden önemlisi rekabet mevzuatında sadeleştirmeye gitmek adına bu iki
otoritenin birleştirileceğine ilişkin duyuru 14 Ekim 2010 tarihinde İngiltere
Hükümeti tarafından yapılmıştır.
Bu
reformun ilk çıkış amacı, yaşanmakta olan global ekonomik kriz nedeniyle ülkede
yürütülmekte olan kemer sıkma politikasıdır. İngiltere Hükümeti bu birleştirme
hamlesi ile iki ayrı kurum ve iki ayrı bütçe yönetiminden ve yükünden
kurtulacaktır. Tek çatı altında toplanacak ve Nisan 2014’de faaliyetlerine
başlayacak bu yeni rekabet otoritesinin (Competition and Markets Authority
“CMA”)eskisine göre daralan bütçesinin bu otoritenin rekabet ihlalleriyle
mücadelesini sekteye uğratmaması için de teşebbüslerin bir rekabet uyum
programına sahip olması desteklenecek, bu sayede otoritenin küçülen bütçesi ve
kaynakları üzerindeki yüklerden bir kısmı özel sektörün üstüne yüklenerek
kartellerle mücadele gibi daha önemli konulara kaynak aktarımı sağlanacaktır.
CMA’nın
faaliyetlerine başlamasından önce, aynı zamanda mevcut İngiliz Rekabet Kanunu
(CA98) ve ikincil mevzuatta bir takım yapısal değişiklikler de öngörülmekte ve
yeni otoriteye eski sistemin yetersizliklerinden kurtarılmış yeni bir mevzuat
ve işleyiş sistemi yaratılması planlanmaktadır. Bu bağlamda değişiklik
yapılması düşünülen konulardan bir tanesi de kartellerle mücadele sürecinin
usul yönünden güncellenmesidir.
Bu
güncelleme çerçevesinde 28 Mart 2012 tarihinde OFT tarafından bir takım
değişiklikler önerilmiş ve bu değişikler kamuoyunun yorumlarına açılmıştır. Bu
değişikliklerden en önemlisi ve ilginç olanları, soruşturmayı yürüten heyetten
tamamen bağımsız olan ve toplam üç kişiden oluşan bir karar vericiler kurulu
(KVK) oluşturulması, soruşturma sürecinde teşebbüslerle olan iletişimin
artırılması ve daha katılımcı bir sözlü savunma süreci öngörülmesidir.
Halihazırda
soruşturmalar “kıdemli sorumlu uzman” tarafından yürütülmektedir. Kıdemli
sorumlu uzman soruşturma raporu ve cevap dilekçelerini hazırlamakta ve soruşturma
süreci sonunda da elindeki bilgi, belge ve delillere dayanarak ceza takdiri
yapmaktadır. Öngörülen yeni sistemde ise bu görev KVK’ya yüklenmekte ve
tarafların gönderdiği yazılı ve daha sonrasındaki sözlü savunmalarında dile
getirdiği hususların ve süreçte elde edilen delillerin KVK tarafından
değerlendirmesi, geçici tedbir ya da sulh kararlarının KVK tarafından verilmesi
ve taahhütlerin kabulü/reddi yine KVK tarafından yapılması planlanmaktadır.
KVK
üyelerinin OFT başkanı, OFT Kurulu üyeleri, OFT baş ekonomisti, baş hukuku
müşaviri, direktörler ve diğer kıdemli meslek personelinden oluşan bir
“Politika Komitesi” tarafından atanması ve üyeleri içinde soruşturmayı yürüten
heyette yer alan kişilere yer verilmemesi düşünülmektedir. Bu sayede karar
vericiler ile soruşturmayı yürütenler tamamen birbirinden ayrılmakta ve
soruşturma süreçleri mümkün olabildiğince şeffaflaştırılarak verilecek nihai
kararların güvenilirliği artırılmaktadır. Şeffaflığı daha da artırabilmek için
CMA’nın web sayfasından yürütülmekte olan her soruşturmanın hangi aşamada
olduğunu gösteren zaman çizelgelerine de yer verilmesi ayrıca gündemde olan bir
diğer değişikliktir.
Böyle
bir yapının 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde
oluşturulup oluşturulamayacağı yönündeki hukuki tartışmaları bir kenara bırakıp
bir an için bunun mümkün olduğunu varsayarsak, buna benzer bir yapının Rekabet
Kurulu’nun etkinliğine, kararlarının tutarlılığına ve Rekabet Kurulu’nun
soruşturma sürecinin iyileştirmesine olumlu bir katkısı olup olmayacağını
tartışmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Belki de Türkiye’de de böyle köklü bir
değişiklik çerçevesi çizilmesinin ve Kurul’un 15 senelik mazisinde kendi
birincil ve ikincil mevzuatı ya da süreçler açısından tespit ettiği eksiklik ve
yetersizlikleri aynı İngiltere’deki gibi bir hedef tarih belirleyerek (örneğin
1.1.2015) parça parça gidermesi, yapacağı yeni düzenlemeleri kamuoyu görüşüne
açması ve bu görüşler doğrultusunda bu düzenlemeleri tekrar revize etmesi ve
onları uygulamaya sokması gibi bir süreç yaşarsak gerçekten çok güzel sonuçlar
elde edebileceğimizi düşünüyorum.
Belki
bizim KVK benzeri bir yapıya ihtiyacımız olmayabilir. Ya da buna karşı
olabilirsiniz. Ama bunun aksi de geçerli olabilir. Bir diğer ifade ile CMA’daki
politika komitesi gibi geniş katılımlı (Başkan, Kurul Üyeleri, Başkan
Yardımcıları, Daire Başkanları, Baş Hukuk Müşaviri ve Mesleki Koordinatörlerin
oluşturacağı) bir komite tarafından meslek personeli arasından üç-beş
kişilik hakem heyeti seçilmesi, bu heyetin süreci baştan sona yönetip nihai
kararını vermesi ve bunu Kurul'a bildirmesi; bu yol beğenilmediyse eğer alternatif olarak sözlü
savunma aşamasından önce Kurul’a bu hyete tarafından görüş bildirmesi ve ondan sonra soruşturma
sürecinin yapılacak daha katılımcı bir sözlü savunma ile tamamlanması gibi bir
sürecç de kullanılabilir. Neticede Amerika zaten keşfedilmiş olduğu bari onu keşfedenlerin olumlu yönlerinden yararlanmamızın önünde bir engel olmadığını düşünüyorum. Bu tür alternatif ve özellikle prosedürel süreçleri olumlu yönde iyileştirici yenilikleri benimsemek ve uygulamak sadece Anglo-Sakson sistemi için değil belki de beklentilerimizin aksine bizim için de çok iyi
sonuçlar verebilecek nitelikte olabilir diye düşünüyorum.
Ortada
bir gerçek vardır ki o da artık Türkiye’de de rekabet mevzuatında bir reform
zamanının gelmiş olduğudur. Bu reform sürecinde önemli olan husus, hem kendi
hem de başka ülke otoritelerinin hatalarından ders almak ve başka ülke
otoritelerinin benzer hataları düzeltmek için yaptığı çalışmalardan feyiz
alabilmektir. Bu bağlamda artık vakit geçirmeden yıllardır TBMM’de bekleyen ve
daha TBMM’de beklerken tekrar eskiyen kanun değişikliği teklifinin en azından
bu dönemde (mutlaka güncellenerek) yasalaştırılarak hayata geçirilmesidir.
Bir başka yazıda daha
görüşmek üzere…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder