Bu yazımda sizlerle
Kıta Avrupası’nda ve buna paralel olarak Türkiye’de rekabet uyum programlarının
uygulanmasının mahkeme kararı ile zorunlu hale getirebilmesine neden
olabilecek, öncülüğünü Amerika Birleşik Devletleri (“ABD”) federal mahkemeleri
ve Amerikan Adalet Bakanlığı, Rekabet Hukuku Birimi’nin (DOJ) yaptığı ancak
henüz Atlas Okyanusu’nun bu tarafında geçmemiş olan bir konudaki karardan
bahsetmek istiyorum. Kuzey Kaliforniya Bölgesi Federal Mahkemesi, San Francisco
Birimi (“Mahkeme”) tarafından 20 Eylül 2012 tarihinde karara bağlanan Thin-Film
Transistor Liquid Cyrstal Display Panels (TFT-LCD) dosyasında, soruşturma
konusu olan AU Optronics Corporation (“AUO”) hakkında unsurları DOJ tarafından
belirlenecek etkin bir rekabet uyum programı oluşturması ve bahse konu rekabet
uyum programının uygulamasının 3 yıl boyunca (tüm masrafları AUO’ya ait olacak
biçimde) şirket dışından atanacak bağımsız bir uzman tarafından denetlenmesi şartıyla,
DOJ tarafından AUO hakkında talep edilen 1 milyar Amerikan Doları (USD) para
cezasını 500 milyon USD’ye; AUO’nun iki yöneticisi hakkında talep edilen 10
yıllık hapis cezasını da 3 yıla düşürmüştür.
Rekabet uyum konusunda
çalışan rekabet hukukçuları için çok önemli olduğunu düşündüğüm bu kararın önemli
olan noktalarına ilişkin sizlere özet bilgiler vermek istiyorum:
İlgili
Ürün Pazarı:
TFT-LCD kararında
ilgili ürün pazarı, soruşturma konusu teşebbüsler tarafından üretilen LCD
televizyon, masaüstü bilgisayar monitörleri, lap-top monitörleri, mobil telefon
ekranları, kişisel digital asistanlar (PDA) ve diğer elektronik ürünlerde
kullanılan paneller olarak belirlenmiş ve tahmini büyüklüğü 71.9 milyar USD
olarak tespit edilmiştir.
İlgili
Coğrafi Pazar:
İlgili coğrafi Pazar
ABD pazarı olarak tespit edilmiştir.
Soruşturma
Konusu Teşebbüsler:
Chimei Innolux Corporation, Chi Mei
Corporation, Chi Mei Optoelectronics Corporation, Chi Mei Optoelecronics Japan
Co. Ltd., Chi Mei Optoelectronics USA Inc., Nexgen Mediatech Inc. ve Nexgen
Mediatech USA Inc. (“Chi Mei”); HannStar Display Corporation
(“HannStar”); Hitachi Ltd., Hitachi Displays Ltd. ve
Hitachi Electronic Devices USA Inc. (“Hitachi”); LG Display Co. Ltd. ve LG Display
America Inc. (“LG Display”); Mitsui & Co. Taiwan Ltd. (“Mitsui”); Samsung Electronics Co. Ltd., Samsung
Electronics America Inc. ve Samsung Semiconductor, Inc. (“Samsung”); Sanyo Consumer Electronics Co. Ltd.
(“Sanyo”); Sharp Corporation (“Sharp”); AUO; Chunghwa Picture Tubes Ltd. Ve Tatung
Company of Amerika Inc. (“Chunghwa”); Epson Imaging Devices Corporation ve
Epson Electronics America Inc. (“EPSON”) ve Toshiba America Electronics Components
Inc., Toshiba America Information Systems Inc. ve Toshiba Corporation Japan
Inc. (“Toshiba”)
İddialar:
Soruşturmaya konu olan
teşebbüsler, 1.1.1996 tarihinden, Federal Soruşturma Bürosu’nun (“FBI”)
teşebbüslere 11.12.2006 tarihinde yaptığı baskınlara kadar devam eden 10 yıllık
süre içinde;
- Farklı teşebbüs birliklerinin çatısı altında yapılan 60’dan fazla toplantı (kristal toplantılar) ve bunların dışında soruşturma konusu teşebbüslerin birebir olarak yaptığı görüşme ve telefon konuşmalarında TFT-LCD panellerinin fiyatlarını müzakere etmek (bilgi değişimi),
- Bu görüşmelerde bahse konu panellerin fiyatlarını artırmak veya mevcut fiyatları korumak şeklinde fiyat anlaşması yapmak (fiyat anlaşması),
- Yapılan anlaşmalara göre fiyat duyuruları yapmakla (signalling) itham edilmişlerdir.
Bahse konu kartelden
etkilenen pazar büyüklüğünün yaklaşık 23.5 milyar USD olduğu hesaplanmıştır. 2001
yılından itibaren beş sene boyunca her ay düzenli biçimde yapılan kristal
toplantılara katılımlar çoğu zaman zaman alt düzey-teknik kişiler tarafından
gerçekleştirilmiştir. Bunun dışında, belirli zamanlarda da şirket CEO ve diğer
üst düzey çalışanların da bahse konu
toplantılara katılımı sağlanmıştır. Soruşturma
sürecinde elde edilen kanıtlar ışığında, aksini savunmalarına rağmen teşebbüslerin
üst düzey yöneticilerinin mevcut karteli bilmesinden, kendileri katılmasa bile
aylık kristal buluşmalara ait düzenlenen toplantı notlarını düzenli olarak
almasından ve belirli zamanlarda da bizzat kendilerinin bu toplantılara katılmış
olmasından hareketle, soruşturma konusu ihlallerin ilgili teşebbüs
yöneticileri tarafından bilinçli ve sonuçlarının farkında olarak ve daha da
önemlisi kesintisiz biçimde 10 yıl devam edecek biçimde gerçekleştirildiği
sonucuna varılmıştır.
Teşebbüs üst düzey
yöneticilerinin çok az sayıda toplantıya katılmış olmaları ve toplantıya
katılanların alt düzey yöneticiler olması şeklindeki savunmaları dikkate
alınmamış, bahse konu alt düzey yöneticilerin hepsinin istisnasız biçimde bahse
konu üst düzey yöneticilere bağlı olduğu, onların onayı ve bilgisi olmadan bu
toplantılara katılım ya da fiyat anlaşmalarının yapılmasının imkanı olmadığı
sonucuna varılmış ve bu nedenle bir çok üst düzey yönetici hakkında hapis
cezaları söz konusu olmuştur.
20 Eylül 2012 tarihinde hakkında Mahkeme kararı verilen
AUO hariç, tüm diğer davalılar suçlarını kabul etmiş ve Mahkeme ile sulh
olma yolunu seçmiştir. Bu süreç sonunda, AUO hariç diğer tüm davalılar,
haklarında dava açılan yirmiden fazla eyaletteki yerel tazminat ödemeleri de
dahil olmak üzere toplamda 1 milyar USD’nin üzerinde bir ceza ödemeyi kabul
etmiş ve haklarındaki class-action davalarını sonuçlandırmıştır. Sulh süreci
sonunda ortaya çıkan ve teşebbüslere verilen para cezaları yanında, bahse konu
teşebbüslerin bazılarının yöneticilerine 9-12 ay arasında değişen hapis
cezaları ve kişisel para cezaları verilmiştir.
Mahkeme ile sulh olmayan
tek teşebbüs olan AUO ve onun iki üst düzey yöneticisi hakkındaki karar ise 20
Eylül 2012 tarihinde verilmiş ve ilan edilmiştir. Bu kararda, AUO’nun kuruluş
tarihi olan Ekim 2001 tarihinden Aralık 2006 tarihine kadar geçen 5 yıllık
süreçte ABD çapında etkilenen pazarda yaklaşık 2.4 milyar USD değerinde TFT-LCD
paneli satışı yaptığı ve bu satışlardan bahse konu fiyat anlaşması yürürlükte
olduğu için yaklaşık 500 milyon USD ilave gelir elde ettiğinin belirlendiği
görülmektedir.
Bu hesaplamalar ışığında
AUO’nun fiyat anlaşması yapma ihlali için baz para cezası 486 milyon USD olarak
belirlenmiştir. Bunu üzerine hafifletici (hiç olmadığı belirtilmektedir) ve
ağırlaştırıcı sebepler incelenmiş ve AUO’nun kabahat katsayısı (culpability
score) 2-4 arası olarak belirlenmiştir. Bir diğer ifade ile DOJ, mahkeme sürecinde
AUO hakkında 936 milyon USD ile 1.8 milyar USD arasında ceza takdiri talebinde
bulunmuştur. Jüri, kartelin uygulamada olduğu dönemde geçerli olan fiyat
anlaşması nedeniyle AUO tarafından elde edilen ilave karın 500 milyon USD
olduğunu dikkate alarak, verilebilecek cezanın tavanını 1 milyar USD (kabahat
katsayısı 2.0) ile sınırlandırmıştır. AUO’nun iki üst düzey yöneticisi hakkında
ise DOJ tarafından üst sınırdan ceza talep edilmiş ve bu süre 120 ay olarak
belirlenmiştir.
Tüm bu
değerlendirmelerin ardından Mahkeme, unsurları DOJ tarafından belirlenecek
etkin bir rekabet uyum programı oluşturması ve bahse konu rekabet uyum
programının uygulamasının 3 yıl boyunca (tüm masrafları AUO’ya ait olacak biçimde)
şirket dışından atanacak bağımsız bir uzman tarafından denetlenmesi şartıyla,
talep edilen 1 milyar Amerikan Doları (USD) para cezasını 500 milyon USD’ye ve
AUO’nun iki yöneticisi hakkında talep edilen 10 yıllık hapis cezasını da 3 yıla
düşürmüş ve süreci sonuçlandırmıştır.
Bu dosyanın rekabet
uyum programlarının öneminin anlaşılması ve rekabet uyum programlarının uzun
vadede para cezalarının çözemeyeceği yapısal ve tekrar edebilen rekabet
ihlalleri ile yeterli bilinç seviyesine ve farkındalığa sahip olunmaması
nedeniyle ortaya çıkan ihlallerin önüne geçilmesi açısından çok önemli olduğunu
düşünüyorum. Gelecekte Avrupa Komisyonu, General Court ya da European Court Of
Justice tarafından soruşturma konusu teşebbüsler nezdinde zorunlu rekabet uyum
programları oluşturulması ve bu programların layıkıyla uygulanıp
uygulanmadığının denetiminin atanan kayyum benzeri bağımsız uzmanlar tarafından
yapıldığı kararların pekala verilebileceğini; hatta Komisyon’un bu tip
kararların Avrupa Birliği Müktesebatı çerçevesinde ne ölçüde uygulanabilir
olduğu konusunu değerlendirdiğini vurgulamak istiyorum.
Avrupa Komisyonu,
teşebbüsler nezdinde bir rekabet uyum programı bulunmasını bir ağırlaştırıcı ya
da hafifletici bir unsur olarak görmemekle beraber, rekabet uyum programına
sahip olunmamasını bir ağırlaştırıcı sebep olarak kabul etmektedir. Rekabet
Kurumu’ndan, Bölge İdare Mahkemsi’nden ya da Danıştay’dan beklenen, ABD’deki
gibi kararlar verip rekabet uyumun (zaman zaman böyle zorla da olsa) yaygınlaştırılması
konusunda Avrupa’nın önüne bir adımda geçilmesi tabi ki değildir. Buna rağmen, en
azından başlangıç olarak Rekabet Kurulu’ndan daha caydırıcı para cezaları vermesi
ve rekabet uyum programlarına sahip olmanın ceza takdirindeki (varsa) etkisini
daha net ve somut biçimde ortaya koyan bir yeni bir Ceza Tebliği çıkarması
beklemektir. Bu sayede daha şeffaf ve cezanın belirlenmesinde Kurul’un takdir
yetkisine daha az yaslanan kararlar verilmesi sağlanacaktır ki sanırım bu sonuç,
hem teşebbüsler hem de rekabet hukukçuları açısından en ideal olan çözüm yolu
olacaktır.
Bir sonraki yazıda
görüşmek üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder