14 Ağustos 2015 Cuma

Holding Şirketlerinin Cezai Sorumluluğu


Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (CJEU) 4.9.2014 tarihli KK Corp., YKK Holding Europe BV, YKK Stocko Fasteners GmbH v European Commission-Case C-408/12 P kararı (“Karar”), rekabet ihlali yapmış şirkete idari para cezası verilirken dikkate alınan % 10'luk ceza üst limitinin ihlali yapan şirketin kendi gayrisafi gelirleri üzerinden mi, yoksa parçası olduğu holdingin konsolide gayri safi gelirleri üzerinden mi yapılacağına ilişkin önemli bir yol gösterici karar olmuştur.

Avrupa Komisyonu (“Komisyon”), 2007 yılında genel olarak tuhafiye sektörü olarak düşünebileceğimiz ilgili ürün pazarında faaliyet gösteren 7 teşebbüs hakkında kartel suçlaması ile 306 milyon Euro tutarında para cezası vermiştir.

Komisyon tarafından verilen cezanın yaklaşık 150.25 milyon Euro’luk kısmının muhatabı, 1991-2001 yılları arasındaki kartele katılmış olan ve Komisyon tarafından tespit edilen 4 farklı ihlalin üçünden sorumlu tutulan YKK Corporation (“YKK Corp”) adlı şirketidir. YKK Corp’un iki adet yavru şirketi bulunmaktadır. Bunlar; YKK Stocko Fasteners GmbH(“Stocko”) ve YKK Holding Europe BV’dir (“YKK Europe”).

YKK Corp’un sorumlu tutulduğu ihlallerden birincisi için Komisyon, YKK Corp’a 68.25 milyon Euro tutarında ceza kesmiştir. Bu cezanın 19.25 milyon Euro’luk kısmı ise münhasıran Stocko’ya kesilmiştir. Stocko, 1991 yılında başlayan kartele kuruluşundan itibaren 10 yıl boyunca kesintisiz olarak katılmış ancak bu katılımın ilk altı yılını tek başına gerçekleştirmiştir. 1997 yılında YKK Corp tarafından devir alınmış ve ihlale kartelin sona erdiği 2001 yılına kadar YKK Corp çatısı altında devam etmiştir.

YKK Corp, Komisyon tarafından Stocko’ya verilen 19.25 milyon Euro’luk cezanın hesaplanmasında dikkate alınan 10’luk ceza üst limitinin ve caydırma çarpanının yanlış uygulandığını ileri sürmüş ve General Court’a (“GC”) başvurusunda bulunmuştur. GC’nin başvuruyu reddetmesi üzerine, YKK Corp, CJEU’ya temyiz başvurusunda bulunmuştur.

CJEU’nun tespitleri şu şekildedir:

  1.       Komisyon’un Stocko’ya verdiği 19.25 Euro tutarındaki ceza, Stocko’nun gayri safi gelirinin % 55’ine tekabül etmektedir.
  2.       Komisyon, % 10’luk ceza üst limitini Stocko’nun gayri safi gelirlerine göre değil, YKK Corp’un gayri safi gelirini dikkate alarak hesaplamıştır.
  3.          Stocko 1991-2001 yılları arasında kartele iştirak etmiştir. Bunun 6 yıllık kısmını bağımsız bir teşebbüs olarak kendi başına, yaklaşık 4 yıllık kısmını ise YKK Corp bünyesinde faaliyet gösteren bir yavru şirket olarak yapmıştır.
  4.       Stocko’ya verilen cezada dikkate alınacak % 10'luk ceza üst sınırı, ilk 6 yıl için Stocko’nun, kalan 4 yıl için de “teşebbüs” tanımı gereği YKK Corp'un gayri safi gelirleri dikkate alınarak hesaplanmalıdır.
  5.       Bu nedenle, Stocko’nun 19.25 milyon Euro tutarındaki cezasının hesaplanması sırasında, Stocko’nun 10 yıllık kartel süresi boyunca kesintisiz biçimde YKK Corp çatısı altındaymış gibi hareket edilmesini ve % 10’luk ceza üst sınırının YKK Copr’un gayri safi geliri dikkate alınarak hesaplanmasını öngören Komisyon kararı hukuka aykırıdır.
  6.        Anılan sebeple, Stocko’nun cezası 2.79 milyon Euro seviyesine düşürülmüştür.
  7.       Komisyon, ceza tespitinde, YKK Corp’un konsolide gayri safi geliri ve grubun genel olarak finansal gücünü dikkate alarak bir caydırıcılık çarpanı kullanmıştır.
  8.       Caydırıcılık çarpanının amacı, mevcut bir ihlali cezalandırmak kadar, gelecekte olabilecek potansiyel ihlalleri de caydırmaktır. Bu nedenle, Komisyon’un YKK Corp’un konsolide büyüklüğünü dikkate alarak belirlediği caydırıcılık çarpanı uygulamasında bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır.


CJEU’nun kararının şahsen önemli olduğunu düşündüğüm sonuçları şu şekildedir:

  1.       Birleşme devralmalar öncesinde hedef şirket için yapılan “Due Diligence” sürecine mutlaka rekabet hukuku tecrübesi olan kişiler de katılmalıdır.
  2.       Bu sayede hedef şirket ve hedef şirketin faaliyet gösterdiği sektörün rekabet hukuku karnesi ortaya konulabileceği gibi, süreç içinde hedef şirket yetkilileri ile yapılan görüşmelerde olası rekabet ihlallerinin tespit edilmesi ve karşı karşıya olunan riskin görülmesi mümkün olacaktır.
  3.       Bağımsız bir teşebbüsken rekabet ihlali içinde olan bir şirketin devralındıktan sonra ihlale devam etmesi durumunda, verilecek olası cezanın hesaplanmasında dikkate alınacak % 10’luk ceza üst limiti, devralma tarihinden önce sadece şirketin kendi gayri safi gelirlerinin; devralma tarihinden sonra da devralan holding şirketinin gelirlerinin üzerinden hesaplanacaktır. CJEU'nun bu yorumu, devralan taraf konumunda olan şirketlerin Due Diligence aşamasında hukuki belirliliğini artıracaktır. Bu sayede daha kesin bir ceza riski değerlendirmesi yapılabilecektir.
  4.       Burada ilginç olan konu, örneğin 10 senelik bir kartelin ilk 5 yılını X holding çatısı altında, kalan 5 yılını da Y holding çatısı altında geçirmiş bir hedef şirkete verilecek cezanın % 10’luk üst limitinin hesabında, CJEU’nun kararı ışığında ilk 5 yıl için X, ikinci 5 yıl için de Y holdingin gayri safi gelirleri kullanılması konusu olacaktır.
  5.       Devir alınan hedef şirketin eskiden de bir holding şirketi olması durumunda, rekabet otoritesi tarafından verilebilecek para cezası miktarının % 10'luk üst limitinin, hedef şirketin tüm gayri safi gelirinden dahi büyük olabilmesi ihtimali ortaya çıkmaktadır. 
  6.       Caydırıcılık çarpanı, verilen para cezalarının miktarını artıracak önemli bir unsur olarak varlığını devam ettirecektir.

12 Ağustos 2015 Çarşamba

ÜÇ KATINA KADAR TAZMİNAT TALEBİM (3)

Herkese Merhabalar,

Hepinizin bildiği gibi Rekabet Kurulu'nun Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren 12 banka hakkında Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun (RKHK) 4. maddesini ihlal ettikleri gerekçesiyle 08.03.2013 tarihide idari para cezasına hükmetmiş ve kararın detaylarını bize sunan gerekçeli karar 15.7.2013 tarihinde yayımlanmıştır.

Bunun üzerine, rekabet ihlali yapan ve Rekabet Kurulu’nun idari para cezası verdiği 12 bankadan birisi olan ve ihlalin devam ettiği tarihlerde taşıt kredisi kullandığım Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. (“Davalı”) hakkında, rekabet ihlalin gerçekleştiği dönemde kullandığım taşıt kredisi nedeniyle ödediğim yüksek faizden kaynaklanan zararımın tazmini amacıyla RKHK'nın 57inci ve 58inci maddelerine dayanarak Anadolu 17. Asliye Ticaret Mahkemesinde  tazminat davası açmıştım.

Davanın bugüne kadar ki süreci şu şekilde gelişmiştir:

1)    Dava açılış tarihi-1.8.2013.
2)    Dosya üzerinde incelemenin tamamlanması-2.8.2013
3)    Tensip Tutanağının tarafıma tebliği-21.8.2013
4)    Ara Karar Verilmesi-2.9.2013
a.       Davalı vekili 28.8.2013 tarihli dilekçesinde, HMK 127. maddesi uyarınca sahip olduğu 2 haftalık süreye ek olarak 1 aylık ek süre talep etmiş ve talep Mahkemece kabul edilmiştir.
5)    Davalı vekilin dilekçesinin tebliği ve dilekçedeki ana unsurlar-7.10.2013
a.       Dava haksız ve hukuki dayanaktan yoksundur ve reddi gerekir.
b.      Yetki itirazı vardır. Davanın yetkili mahkemesi İstanbul Çağlayan’dır.
c.       Taşıt Kredilerine uygulanan faiz konusunda müvekkile isnat edilen herhangi bir ihlal yoktur. Müvekkil bu nedenle davalı sıfatına sahip değildir.
d.      Rekabet Kurulu kararına açılan iptal davasının kesinleşmesinin HMK 165 gereğince bekletici mesele yapılması gerekir.
e.       Haksız fiilden doğan tazminat sorumluluğu şartları oluşmamıştır.
f.       Davacı, müvekkilin RKHK kapsamında bir ihlalde bulunduğunu ispat etmek durumundadır.
g.      Rekabet Kurulu kararı hukuka aykırıdır.
h.      Davacının zararı ispatla yükümlüdür ve dilekçesinde sunduğu deliller ile zararını ispat etmemiş, yanlış zeminden hareketle farazi bir hesaplama yapmıştır. Bu da davanın reddini gerektirmektedir.
i.        İlliyet bağı davacı tarafından ispat edilememiştir. Bu nedenle dava reddedilmelidir.
j.        Kartel iddiası ve üç katına kadar tazminat iddiası mesnetsizdir.
6)    Davalı vekilin cevaba cevap dilekçesinin tebliği ve dilekçedeki ana unsurlar-29.11.2013
a.       Yapılan savunmaların kabul edilmesi mümkün değildir.
b.      Kesinleşmemiş Rekabet Kurulu kararının hukuka aykırılığın tespiti için yeterli olduğu iddiası, davacının yargı kararlarını müstakilen tanımadığı anlamına gelir.
c.       12 bankanın, Rekabet Kurulu kararında belirtilen ve kredi ve mevduat faizleri pazarında vuku bulan bütün ihlallerden müteselsilen sorumlu olduğu iddiası kabul edilemez. Taşıt kredilerine ilişkin kartele ilişkin ileri sürülen Belge 6’da müvekkilin ismi geçmemektedir.
d.      Rekabet Kurulunun hukuka aykırı kararının kabul edilmesi söz konusu değildir.
e.       Bu nedenlerle dava reddedilmelidir.
7)    Ön İnceleme Tensip Tutanağının tarafıma tebliği ve dilekçedeki ana unsurlar-10.12.2013
a.       Ön incelemenin 25.3.2014 tarihinde duruşmalı olarak yapılmasına,
b.      Henüz sunulmayan belgelerin sunulması için taraflara 2 haftalık süre verilmesine karar verilmiştir.
8)    Ön İnceleme Tutanağının tarafıma tebliği ve Karardaki ana unsurlar-22.4.2015
a.       25.3.2014 tarihinde belirlenen saatte celse açıldı.
b.      Dosya incelenerek yapılacak işlem kalmadığından duruşmaya son verildi.
c.       Ayrıntıları zaman darlığı nedeniyle gerekçeli kararda açıklanmak üzere;
                                                              i.      Mahkemenin yetkisizliğine,
                                                            ii.      HMK’nun 20. Maddesi uyarınca dosyanın talep halinde ya da karar kesinleştiğinde yetkili ve görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
                                                          iii.      HMK 331 maddesine göre harç, masraf, ve vekalet ücreti konusunda yetkili mahkemece karar verilmesine dair tebliğden itibaren 15 gün içinde yargı yolu açık olmak üzere davacı ve davalı vekilin huzurunda karar verilmiştir.
9)    Yargıtay 11. Hukuk Dairesine yetkisizlik kararının bozulması için başvuru ve başvuru dilekçesindeki ana unsurlar-5.4.2014
a.       , RKHK m. 57’de yer alan ve üçüncü kişilerin zararlarının tazminini öngören hükümler doktrinde de kabul edildiği üzere haksız fiil sorumluluğuna dayanmaktadır.
b.      RKHK’ya aykırılıktan kaynaklanan zararlar, zarar veren ile zarar gören arasındaki bir sözleşmeden ya da borç ilişkisinden doğmamaktadır.
c.       Oluşan zarar herkese karşı yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüğün ihlalinden ve teşebbüslerin hukuka aykırı eyleminden kaynaklanmaktadır.
d.      Rekabet ihlalinden kaynaklanan zararlarda zarar veren ile zarar gören arasında bir borç ilişkisi olmadığından ve olsa bile zararın kaynağını herkese karşı yerine getirmesi gereken bir yükümlülüğe aykırı davranılması oluşturduğundan, bunun bir haksız fiil sorumluluğu olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır. 
e.       Davalı da dilekçesinde rekabet ihlallerinden kaynaklanan tazminat davalarında haksız fiil sorumluluğuna dayanılarak tazminat talep edildiğini kabul etmiştir.
10)   Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin Kararının tarafıma tebliği ve Karardaki ana unsurlar-4.11.2014
a.       RKHK’ya aykırılık teşkil eden eylemler bir haksız fiil çeşididir.
b.      6100 sayılı HMK’nın 16’ıncı maddesi uyarınca haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
c.       Bu durumda, 17. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından HMK’nın anılan maddesi gözardı edilmek ve davalının merkez adresi nazara alınmak suretiyle yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
d.      Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
11)  Davalının Karar Düzeltme talebini içeren dilekçenin tarafıma tebliği-23.12.2014
12)   Davalının Karar Düzeltme dilekçesine cevap-05.01.2015
13)   Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin Kararının tarafıma tebliği ve Karardaki ana unsurlar-02.07.2015
a.       HMK’nın 440. Maddesi 3. Fıkrasının 3 numaralı bendi uyarınca görevsizlik, yetkisizlik, hakimin reddi, dava veya karşılık davanın açılmamış sayılması, davaların birleştirilmesi ve merci belirtilmesi kararlarının onanmasına veya bozulmasına karşı karar düzeltmesi talebinde bulunulamaz.
b.      Anılan sebeple, davalı vekilin karar düzeltme dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

Yukarıdaki aşamalardan da görülebileceği gibi, tazminat davasının yaklaşık 2 yıllık bir süreç sonucunda ancak yetkisizlik itirazı kısmı çözülebilmiştir. Şayet Kapatılan 17. Asliye Ticaret Mahkemesi kararında direnmez ise, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin verdiği kararı sonrasında davanın esasına geçilmesi ve tarafıma bir duruşma günü verilmesini beklemekteyim.

Konuya ilişkin yeni gelişmeler olduğunda sizlerle tekrardan paylaşacağım.

Görüşmek üzere…